İstanbul’un kalabalık caddelerinde yürüyen insanların gözünden kaçan bir gerçek var: ekmek kırıntıları. Her gün sayısız insan, sebayıb yaşam koşturmacası içerisinde bir parça ekmeği yere düşürüp geçerken, onun ardında bir diğer gerçek de var; o da bu kırıntıları toplayan bir adamın hikayesidir. 17 yıldır, hayır hasenat için ekmek kırıntısı toplayan 54 yaşındaki Ahmet Yılmaz, "Allah rızası için bu işi yapıyorum" diyerek başlıyor düşüncelerini paylaşmaya. Çoğumuzun göz ardı ettiği bu basit eylem, Yılmaz için tam anlamıyla bir yaşam biçimi.
Ahmet Yılmaz, eğitim hayatını tamamladıktan sonra çeşitli işlerde çalışmış ama hiçbir iş onu tatmin etmemişti. Bir gün, bir arkadaşının önerisi üzerine yola çıkarak caddelerde bırakılan ekmek kırıntılarını toplamaya başlamış. Zamanla, bu alışkanlık onun hayatının ayrılmaz bir parçası haline gelmiş. Yılmaz, "Her gün birkaç saatimi bu işe ayırıyorum. İnsanlar belki bu durumun komik olduğunu düşünebilir, fakat benim için önemli bir görev," diyor. Onun için her bir ekmek kırıntısı, aslında bir ihtiyaç ve bir fırsat. Zira, bu kırıntıları toplayarak, ihtiyaç sahibi ailelere ulaştırıyor.
Türkiye’de her gün tonlarca ekmek israf ediliyor; bunun önüne geçmek ve topluma fayda sağlamak adına pek çok dernek ve kuruluş çalışmalar yapıyor. Ancak Yılmaz’ın yaklaşımı tamamen bireysel ve insan odaklı. Ekmek kırıntılarını toplarken, İstanbul’un farklı semtlerinde bulunan ihtiyaç sahiplerine ulaşıyor. Yılmaz, "Ekmek, büyük bir nimettir. Onu israf etmek yerine, paylaşmak gerekiyor. İhtiyaç sahiplerine ulaşıp, onlara bir nebze de olsa yardımcı olabilmek, benim için en büyük mutluluk," diyerek amacını açıklıyor.
Yılmaz’ın hikayesi sadece kendi deneyiminden ibaret değil; aynı zamanda toplumda bir farkındalık yaratmayı da amaçlıyor. Ekmek kırıntıları topluyor olması, insanlara israfın önlenmesi ve dayanışmanın önemini hatırlatıyor. Bu bağlamda, kendi sosyal medya hesaplarından durumu paylaşarak insanları bilinçlendirmeyi de hedefliyor. "Sadece kendi açımdan değil, topluma bir şey vermek adına bu yolda ilerliyorum," diyor. İnsanların ekmek kırıntılarını yere atmasının yalnızca cebindeki parayı değil, hayattaki değerleri de temsil ettiğini düşünüyor.
Yılmaz, hikayesini yayarak daha fazla insana ulaşmayı ve bu konuda bir farkındalık oluşturmayı amaçlıyor. Sokaklarda gördüğü açın durumuna kayıtsız kalamayan Yılmaz, "Bir elin nesi var, iki elin sesi var," diyerek birlik olmanın önemini vurguluyor. İnsanların böyle durumlarla karşılaşmalarının, aslında farkındalık yaratmaya başlamaları için iyi bir fırsat olduğunu ifade ediyor. Kendi çalışma metodu ile daha fazla kişiyi ekmek israfına karşı duyarlı hale getirmeyi amaçlıyor.
Ahmet Yılmaz’ın topladığı ekmek kırıntılarının sayısı her geçen gün artıyor. Son 17 yılında yaklaşık 20 ton ekmek kırıntısı topladığını söyleyen Yılmaz, bu kırıntıları ihtiyaç sahiplerine ulaştırarak, birçok ailenin karnını doyurmayı başardığını belirtiyor. Ekmek kırıntılarının ötesinde, bu amaçla çıktığı yolculuk, bir anlamda bir sosyal hizmet projesine dönüşmüş durumda. Yılmaz, "Benim amacım, insanların ekmeğin değerini anlaması ve başkalarıyla paylaşmanın güzelliğini keşfetmesi," diyor.
Bugün, Ahmet Yılmaz sadece bir ekmek kırıntısı toplayıcısı değil, aynı zamanda bir motivasyon kaynağı. Bu hikaye, yüreğini ortaya koyan ve toplum için faydalı işler yapan bireylerin toplum üzerinde ne kadar büyük bir etki yaratabileceğini gösteriyor. Bu nedenle, Yılmaz’ın mücadelesi, daha fazlasını yapabilmek adına diğerlerine de ilham kaynağı olabilir. Ekmek kırıntılarındaki bu değer buluşması, her parça ekmeğin bir hikaye taşıdığını ve bu hikayeler aracılığıyla daha büyük değişimlerin mümkün olduğunu hatırlatıyor.
Ahmet Yılmaz, sadece topladığı ekmek kırıntılarıyla değil, aynı zamanda inancı ve insanlığa hizmet etme arzusu ile de dikkat çekiyor. Onun hikayesi, küçük bir adımın, büyük bir değişim yaratabileceğinin somut bir örneği. Yılmaz, "Her birimiz, hayatımızda küçük değişiklikler yaparak büyük etkilere yol açabiliriz," diyerek herkesi duyarlı ve yardımsever olmaya davet ediyor. Hayatının her alanında sevgi ve saygı üzerine inşa edilen dayanışma duygusunu yaymak için mücadele eden bu adam, bizlere ekmeğin sadece bir gıda maddesi değil, aynı zamanda paylaşım ve dayanışmanın sembolü olduğunu hatırlatıyor.